25 Ocak 2010 Pazartesi

KESERİM...YAPARIM BUNU!

Haber çıkmış bugün muhtelif gezetelerde, doğruysa da doğru değilse de; Daddy Cool giderse çocuk yapmam, yaparsam da keserim, yaparım bunu...

Giden Yıldızların Ardından Hep Bunlar Oldu El Sallayan!


Hayır şunu anlarım, dersiniz ki, "kapatıyoruz birader, satalım elimizde ne varsa, gönderin kaptanı da gitsin...oh be, üstümden yük kalktı"...Ha Jean-Michel abim?

Takım lider Bordeaux'nun 11 puan gerisinde, defansı rezalet durumda (21 maçta 27 gol yedi), Şampiyonlar Liginde Real Madrid ile eşleşti, oyun kötü, transferler istendiği gibi değil, şimdi bir de üstüne Monako'da 2-1'le Fransa Kupası'nı bıraktı bu takım...
Alain Perrin gittiğinde bir tuhaflık olacağı belliydi zaten. Ardından Juninho "abanmiycam korkma" Pernambuchano ve Benzema gittiler sezon başında. Belki Benzema'nın gidişi çok olasıydı, her ne kadar erken olsa da, kulübün kasası iyi beslendi. Ama ya büyük kaptan?
Orta Fransa dolaylarından "Lyon denince akla, tamam şimdi buldum, hemen onun adı gelir:JUNİNHO JUNİNHO JUNİNHO" adlı türküde de adı geçtiği üzere, Juninho, Lyon'un kaptanı, maestrosu, frikikçisi, kornercisi, abisi vb... zibilyon özellikteki adamıydı. Belki yaşı geldi, belki 90 dakika çıkaramaz oldu ama, Juninho gitmemeliydi.
Ha bi o muydu diye soracak olursanız, hayır tabii ki. Ama gelenler gideni öyle bir arattı ki, sormayın gitsin. Sen hem Juninho'nun yerini Michel Bastos'la doldurmaya çalış, hem Kallström'ü adam gibi kullanama, e noldu? Lyon'un orta sahası çöküverdi.
Benzema gitti, yerine geldi Lisandro ve Gomis. Solda Delgado, Sağda Govou ve ortada Benzema'lı sistem, aslında Lyon'un yıllardır oynadığı sistemdi. Belki adamlar değişti, ama o 7 senelik şampiyonluk dönemi, şampiyonlar ligindeki enfes form, hep aynı sistemle geldi. Evet, geçiş dönemleri, sistem değişikliği araları sancılı olur, doğaldır, ama yapılan her hamle yanlış ise, hata baştadır.
Bir anda, ortasahası daha güçsüz, daha kontratak oynayan, "Gomis indirsin, Lisandro atsın" anlayışına dayalı, o eski "topu kontrol manyağı yapan Lyon"dan farklı olarak, kazanma ve gol sıkıntısı çeken bir takım çıktı ortaya.
Yavaş yavaş bir "transfer dönemindeki Bayern München" durumu izlemeye başladık Lyon'da. Kim parlamış bu sene ligde, çaat, say parayı al. Örnek? Ederson, Michel Bastos, Jean "2" Makoun, Bafetimbi Gomis (ki kendisi yüzyılın balonudur bence)...Daha uzar gider bu liste. Bu sene transferde yaptıkları tek iyi iş Aly Cissokho idi bence. Diş testinden???!!! geçemedikten sonra Milan'ın kapısından dönen güzel kardeşimiz, Grosso'dan sonra sol tarafı iyi toparladı. Ha bir de Lisandro tabii. Fransa ligine iyi alıştı sanki. Çok atmasa da kötü değil formu, zira Benzema'dan sonra kimi olsa beğenmeyecekti ya Lyon taraftarı, hadi neyse...
E bir de o müthiş altyapı var tabii ki. Yıllarca Ajaxvari çalışan o koca altyapı hafiften bir durdu gibi bu aralar.(Yannis Tafer ve Miralem Pjanic'i başka bir yere koyuyorum kızmayın hemen)
Peki Claude Puel? Şampiyonluk mucizeye kaldı, takım bir garip oynamakta, Şampiyonlar ligi belki biraz tolere edebilir bunlar derken...Hafta sonu da Coupe De France gitti Monako'da. Daha ne kadar "Claude iyi çocuktur beyler yeaa" diyeceksin bre Aulas?
Ha şimdi "geçen gün de Ciro Ferrara'nın kellesini istedin, Hıncal mısın kardeşim?" diye sorabilirsiniz. Ama durum ortada bence.
Belki de gerçekten başka planları vardır Aulas'nın, bıkmıştır, sıkılmıştır, dükkanı kapatacaktır... Yalnız eğer böyle düşünmüyorsan sana diyeyim abicim, Real senin o defansını, o kalecini evire çevire döver. Haberin Aulas...
Ara transferde gelen Lovren'den bahsedelim biraz. Dinamo Zagreb'e 8 Milyon Euro verilerek alındı. Defansif anlamda çok yönlü deniyor, 2 kez milli formayı giydi, bence Saba Tümer'den ne zaman milli oldun sorusuna cevap vermek isteyebilir. Bu sene 14, toplamda 65 kez Hırvat liginde oynamış, 2 gol 2 asistlik bir performansa ulaşmış. Bakalım, göreceğiz. (ama bişey diyeyim mi, bu adamla Cristiano Ronaldo'yu mu durduracaksınız?). İlk maçının 2-1'lik Monaco maçı olması da şanssızlık ayrıca.
Ya Aulas'ın içine Yıldırım Demirören kaçtı, ya da Lyon Puel'den bir Wenger, takımdan da bir Arsenal yaratma peşinde. Dur bakalım neler göreceğiz...Ama bir şeyden eminim ki, olaylar böyle devam ederse, Lyon'suz bir Şampiyonlar ligi görebiliriz seneye...Ki bu gerçekten çok garip hissettirir bana.

Galatasaray


Ne yazık ki kar hala kesintisiz devam ediyor benim oturduğum bu dağda ve 1 gündür televizyonumuzda yayın yok..Heyecanla beklediğim Galatasaray maçını da izleyemedim bu yüzden. Ama maçın genel görüntüsü, zaten karlı ve zor bir zeminde oynandığı için çok süper şeyler beklenmiyordu. Ama eminim ki mücadele en üst düzeye çıkmıştır. Ve Mustafa Sarp ın attığı golle de 1-0 maçı aldı Aslanlar. Jo ve Neill bu maçta ilk kez Asla formasını giydiler ve normal bir futbolla geceyi kapattılar. Neill i fazla tanımam ama Jo dan çok güzel şeyler bekliyorum. Bir de Giovanni dos Santos u da Galatasaray kapmak üzere. Ama bunun için 1 tane yabancı oyuncunun gitmesi gerek. Eğer bu gidecek olan yabancı oyuncu, Nonda gibi kendini forvet sanan birisinin yerine( dikkat edin futbolcu da demiyorum) Kewell giderse çok fena kızarım o yönetime. Tamam kardeşim adam sakatlandı ama yani tribünde otursa bile Nonda'dan daha fazla iş yapar yaa..Umarım böyle bir şey başımıza gelmez..Gerekirse kampanya başlatırım Kewell için..O adam gerçek bir futbolcu çünkü..Bu akşama kadar netleşir her şey diye düşünüyorum..Umarım Giovanni'nin gelişini buruk bir sevinçle kutlamayız..