26 Ocak 2010 Salı

Eduardo Yaptı, O Da Başaracak!


Henüz ligin başında olduğunuzu, milli takımda her maçta görev alacak kadar formda olduğunuzu, şampiyonlar liginde forma giymek için sabırsızlanır, Premier Lig'in orta sıra takımlarından teklif alır halde olduğunuzu...Ve bunların hepsinin tek bir anda yok olduğunu, hayatta yapmak istediğiniz, yapmaktan en çok zevk aldığınız şey olan futbolculuğu dahi bırakmakla karşı karşıya kaldığınızı düşünün.

Marcin Wasilewski'den bahsediyorum. Anderlecht'in Polonya'lı savunma oyuncusu, ligin henüz başında oynadığı bir Standard Liege maçında korkunç bir sakatlık yaşamıştı. O korkunç sakatlığın futbol hayatını dahi bitirebileceği konuşuluyordu. Ama öyle olmayacak gibi görünmekte.
"Biraz geyik" diyoruz blogun başlığının altında...Bazı konular var ki insan tepki veremiyor bile, nasıl yorum yapsın, geyik yapsın. Ciddi olmak zamanı, böyle kötü zamanlar işte.
O korkunç andan sonra bile çok soğukkanlı kalıp, vakur bir tavırla bindirilmişti ambulansa. Peki bunu yapan?
Sözüm sana be Axel! Mide bulandırıcı hareketinden sonra bile itiraz edip, gülebildin ya, her gördüğümde küfür saydırır oldum cismine.
Neyse, konumuz Marcin. 5 ay geçti sakatlandığından bu yana. Belki de bir futblcunun geçirebileceği en kötü sakatlık...Arsenal'li Edu bile böyle hissetmedi belki...Bilemeyiz hiçbirimiz. Lakin hiçbirimiz bilemezken, 5 ay önce şöyle yorumlar okumuştum, "kendisi de kasap olan bir futbolcunun başına böyle bişey gelmesi çok ironik" ya da, "bence bile bile yapılmış bir hareket değil, şanssızlık"...Kasap da sensin, ironik de size girsin be abi. Bu kadar da olmaz ki. Gerçi şaşılacak bişey yok, Diego Buonanotte kaza geçirdiğinde "umarım Clausura'ya yetişir" gibi yorumlar yaptığımızı düşünürsek, Marcin'e söylenenler çok "doğal".
Geçtiğimiz hafta bir röportaj yapılmış kendisiyle, onet.pl adresinde rastladım. Elimden geldiğince bir özetini aktarayım:
-Tedavi süreci nasıl gidiyor? Her şey plana uygun mu?
*Bunu söylemek çok zor. Zaten buradaki her şey çok zor. Ayağım 4 yerinden kırılmıştı, bunu düzelmek için birçok işlem yapıldı. Hala daha ağrım var, ama gitgide düzeliyorum.
-Bunca ağır işleme nasıl dayandın?
*Düzelebilmek için çok sabırlı olmam gerekiyordu. Planlamamız çok iyi işledi, her bölüme, her seansa ayrı ayrı önem verdik.
-Sezon sonuna kadar yetişebilecek misin? Sakatlığının beklenenden hızlı iyileştiğini söylemiştin.
*Doktorum, acelemiz olmadığını, önemli olanın tekrar eski sağlığıma kavuşmam olduğunu söyledi. Bu yüzden bir şey söylemem doğru olmaz.
...
-Peki o sakatlık hakkında ne düşünüyorsun? Axel'in bunu bilerek yaptığını mı düşünüyorsun?
*Bununla ilgili bir şey söylemeyeceğim.
-Tam da formda olduğun ve Premier Lig'den teklifler aldığın zamanda böyle bir şanssızlık yaşadın. O sıralar Stoke City'den teklif aldığın doğru muydu?
*Birtakım görüşmeler olmuştu, ancak o zaman da çok önemli bir teklif yoktu. Sakatlanmasaydım belki de bugün Premier Lig'de oynuyor olabilirdim.
...
PremysŁaw (premüşvav) Michalak'ın Marcin Wasilewski ile yaptığı röportajdan alıntıdır.

Dön sen de Edu gibi Marcin. Oynaman lazım daha.

Empati Yerine Telepati Yapmak


Çok anlamam gazetecilik mesleğinden. Ahkam kesmek niyetinde değilim o yüzden. Ama birkaç şeyden haberim var. Örneğin bildiğim kadarıyla gazetecilik; araştırmacılık, merak, kendini ifade edebilme, doğruları anlatma vs... demek. Yoksa ben de bilirim aha burdan "Rafa Benitez'in alternatifi Yılmaz Vural" diye haber yapmayı.

Kimden ya da hangi haberden bahsettiğim çok mühim değil, zira yapılan olayların birçoğu aynı. Ancak ısrarla aynı tip haberlerin çıkması, art niyetin gitgide artması, boş gündemler falan, leb deyince "lebi!" diye haykırabilen insanımızı yormakta.
Bazı ısrarcı insanlar var, acaip bi haber yapayım, şanım yürüsün mantığı çok zararlı olsa da, ısrarcılar bu konuda.
Birkaç zaman önce şöyle bir haber görmüştüm: Hayrola Maçınız Mı Var? Başlıklı bi'şey. Nedir diye okudum, e başlık ilginç tabi. Devamındaysa şöyle bir diyalog gördüm:

VEDALAŞMADA İLGİNÇ DİALOGLAR
YABANCILAR: Biz tatile çıkıyoruz, sizlere de iyi tatiller diliyoruz
YERLİLER: Ne tatili, Trabzon maçında oynamayacak mısınız?
YABANCILAR: Hayır, oynamayacağız gidiyoruz
YERLİLER: Hayrola milli maçınız mı var, gidiyorsunuz?
YABANCILAR: Hayır milli maç yok, size iyi noeller
YERLİLER: Biz bayram seyran maçlara çıkıyoruz ama...

Zaman noel zamanı. Florya'da kalenin birisinin önünde yabancılar, ötekisinde yerliler, ellerinde sazla atışıyorlar...Diye düşünüyor insan. Topluca konuşmalar falan olunca, herhalde önceden hazırladılar, ezberleyip temsil yapıyorlar zannettim ben de.
E nasıl bu kadar emin olabiliyor bir insan? Nerden duyuldu, nasıl emin olundu da, binlerce kişi bunu okusun dendi? Neyse, devam edelim.
Aynı insan, bugün yine coşunca, ister istemez ben de coştum. Yahu güzel abim, dinleme böceği mi koydun Florya'ya? İnterpol'den misin, CİA'den misin? Aha da o coşuk haber:

KEWELL ÇILDIRDI, YÖNETİM KARIŞTI!
Söyleneni hemen aktarıp asıl olaya geçeyim, Kewell idarecilere "ne bu gönderilme haberleri" diye sormuş. İdareciler de yine bir ağızdan "Biz böyle düşündük" gibisinden bir şeyler demiş. İşte o diyalog! (böyle de nefis geçiş oluyor ama ha)

KEWELL:
Gazetelerde bu yazılanlar ne demek oluyor?
YÖNETİM: Eğer sezon sonu gideceksen, şimdi git...
KEWELL: Düne kadar beni istiyordunuz ama...
YÖNETİM: İki ay yoksun. Senin yerine transfer yapmamız gerek.
KEWELL: Sakatlanınca şimdi böyle mi oldu?
YÖNETİM: Ama sakatlığın uzun sürecek...
KEWELL: O zaman verin tazminatımı gideyim!
Bu konuşmanın son cümlesinden sonra Kewell kapıya döner, yönetici (kim olduğu da belli değil) de "gel buraya, deli çocuk ahahahahah" diyerek kollarını açar ve kavuş...Aaa pardon, bi an dalmışım.
Hayır belki bir duyumun vardır, belki bir yerden haber gelmiştir, ama sanki masanın altından dinlemişsin gibi diyalogu yazmak nedir? Yoksa telepatik güçleriniz mi var bre uçarı gazeteciler?
Az ayaklarınız yere bassın bence. Ha bir de; resimde uçan E.T.'dir. İlişkilendirmeyi size bırakıyorum.