2 Mayıs 2010 Pazar

Alex'in olursa iyi olur yeğen...


Fenerbahçe - Eskişehirspor karşılaşması, Turkcell Süper Lig'in bitmesine 3 hafta kala zirvenin seyrini derinden etkileyecek önemli bir maçtı. Açıkçası son birkaç yıldır gerekli maçlara asılmadığı için şampiyonluğu kaybeden ve yaptığı yanlış transferlerin bedelini ağır biçimde ödeyen bir Fenerbahçe'nin varlığı bu maçtan önce beni tereddütle doldurmuştu.

Fakat Fenerbahçe'nin ilk düdükle başlayan temposu çekincelerimi ortadan kaldırdı. Arka arkaya gelen pozisyonlardan sonra, Alex'in kendisinden artık yıllarla ölçülen sürelerdir beklediğimiz frikik golünün gelişi Rıza Çalımbay'ın hafta içinde yaptığı açıklamalara ters bir konsantrasyon gösteren Es-Es'in fişini çekmeye yönelik ilk hamleydi.

Bundan sonra Fenerbahçe'nin geri çekilip, 77 dakika geçen haftalarda yaptığı topyekün savunma uygulamasına dönmesini bekledim; ama durum böyle olmadı ve Fenerbahçe, taraftarının desteğiyle ataklarına devam ederek Özer Hurmacı'nın ısrarla takip ettiği toptan ve günün hatalı ismi kaleci İveşa'nın yanlış hamlesinden doğan ikinci gol skoru netleştirince Fenerbahçe tempoyu geçen haftalara kıyasla daha yüksek bir düzeye düşürdü.

Avrupa'da başarısız olduğunu düşünsem de Christoph Daum'un Türkiye'yi tanıması konusunda hakkını teslim etmem gerekiyor. Fenerbahçe'nin oyun düzeni, bir zamanlar Lucescu'nun uyguladığı taktiğe benzer bir şekilde, sanki geri çekilmiş ve rakibi tarafından sindirilmiş izlenimi veren, ama oyunun tempo ayarlayıcısı ve kontrol sahibi tarafı olma şeklinde şu ana kadar kusursuz işliyor. Fenerbahçe ilk yarıda mağlup olduğu takımların hepsiyle hesabını bir bir kapatıyor.

Türkiye Kupası Finali


İlginç şehir ve saat seçimiyle son yılların belki de şüphelere, komplo teorilerine, şaşkınlıklarına en açık Fortis Türkiye Kupası finalinin Fenerbahçe için ne denli önemli olduğunu söylemeye tabii ki gerek yok. Trabzonspor'un da şu an tutunacağı tek dal bu kupa olduğu için, iki taraf arasındaki çekişme ve husumet de göz önünde bulundurulduğunda, oldukça gergin bir maç bizi bekliyor.

Fenerbahçe'yi yine galibiyete yakın görsem de Türkiye Kupası'nda saçmalama özelliğinden ötürü pek de ümitli değilim. Fakat bu sene Daum'un zor maçlarda uyguladığı iyi taktikler Fenerbahçe'ye önemli galibiyetler getirdi. Bu sebepten ötürü bunlara bir yenisinin eklenmesi şaşırtıcı bir sonuç olmayacaktır, ama Trabzonspor bir kez daha kupayı müzesine götürürse bunun da beklenmedik olduğunu söyleyemeyeceğim.

Alex de Souza & Selçuk Şahin

Bu iki adam hakkında da söyleyeceklerim var sevgili okurlar. Alex herhalde Türkiye istatistiklerinde gelmiş geçmiş en iyi yabancı oyuncu, Fenerbahçe'nin 'futbol' oynamadığı maçların çoğunu kazandırmayı bilmiş ve özellikle kaptanlık pazubandını da aldıktan sonra pek gözükmediği Avrupa kupalarında da önemli işler yapmış bir futbol adamı.

Fenerbahçe o olmadan pek bir varlık gösteremiyor. Verdikleri için kendisine müteşekkirim ve takımın hala ihtiyacı olduğunu düşünüyorum; ama -bence- Anelka gibi yıldızların Fenerbahçe'de silik kalmasına neden olan, tek adamın yokluğunu kapatamayan 11 futbolcu gibi rezil tabloların oluşmasına sebebiyet veren Alex bağımlılığı da son bulmalı. Bu akşamki oyununu çok beğendim, gerektiğinde top çalması, öldürücü pasları ve şutlarıyla gereğini yerine fazlasıyla getirdi.

Selçuk Şahin... İşte -bence- bu adamın önünde saygıyla eğilmek gerekiyor. Fenerbahçe'ye geldiği zaman Maraton Alt VIP tribününden kendisine düzülen methiyeleri dinlemek zorunda kaldı, tartışıldı, hakaretlere ve haksızlıklara uğradı, Real Zaragoza'nın Movilla'lı, Galetti'li, David Villa'lı hücum hattına tek başına set çekmek zorunda kaldığı için yuhalandı vs. vs. Fakat bunların hiçbiri Selçuk'u küstürmedi ve o artık Fenerbahçe orta sahasını toparlayacak yerli isimlerin başında geliyor. Benim için gecenin bir diğer adamı da oydu.