19 Haziran 2010 Cumartesi

An English man in Cape Town

Şayet miyopsanız ve İngiltere - Cezayir maçını gözlüksüz izleseniz, büyük ihtimal İngiltere milli takımının yeşil formalarla sahaya çıktığını sanırdınız. Yani en azından savunma açısından. Ve Slovenya - Cezayir maçını izleyememiştim, dolayısıyla orada nasıl oynadıklarını bilmiyorum ama, dün her topa basan, sürekli koşan, marke ettiği adamı kaçırmayan, yani bir bakıma standart İngiliz ekolü uygulayan bir Cezayir izledim. Oyuncuların bencilliğinden ötürü çok pozisyona giremeseler de, savunma açısından mükemmellerdi. Zaten gruptan çıkıp, üst turları zorlamaları beklenmediğinden, bence yeterli performansı sergilediler. Cezayir'de Belhadj, sol bek sıkıntısı çeken takımların göz atması gereken bir futbolcu. Dün akşam çok etkiliydi ve Porthsmouth'un da ligden düşmesiyle birlikte, gelecek sezonda yeni bir takımda görmek hiç şaşırtıcı olmayacak.

Gelelim İngiltere'ye... Dünya Kupası'nın başlangıcından önce, insanlar İngiltere'yi favori olarak gösteriyor, sebeplerini binlerce analizle kanıtlamaya öalışıyordu. Yok A. Cole rüzgar gibi esecek, yok Rooney savunmayı darmaduman edecek, yok Lampard - Gerrard ikilisi kaleyi bombardımana tutacak falan. İngiltere'nin iki maçta sadece 1 gol atıp 2 puanı olması, bu sözlerin sahiplerini üzmüş olmalı. Ancak benim için ortada bir süpriz yok, İngiltere'yi favori olarak görmedim, çünkü İngiltere'de genel olarak bir takım olma sorunu var. Sinerji yok. Bir sürü kaliteli malzemenin kullanıldığı ama vasat olan yemekler gibi. Hadi ben İngiliz değilim, kupayı alıp almamaları en son sorunlarımdan biri, ama vatandaşlarına acısınlar. Bireysel olarak mükemmel olan futbolculardan insan başarı bekler. Neyse, dediğim gibi, onların sorunu.


Capello'nun başarılarını tartışacak değilim, adam 90'lı yıllardan beri takımlarını başarıdan başarıya koşturmuş. Ama bazı şeyleri gerçekten görmüyor mu? İngiltere kanatlarını kullanmıyor. Cole ile Johnson süs olarak mı kondu beklere? ABD maçında da, Cezayir maçında da Glen Johnson fark yaratan adamdı. Hele dünkü maçta neredeyse tüm tehlikeli pozisyonlar, Johnson'ın ortalarından geldi. Zaten kendisini Morinho da istiyormuş, Rafa Benitez'in ayrılışı ile birlikte, Glen Johnson'da ayrılabilir. Bu arada tüm tehlikeli ataklar dedim ama, Johnson'ın toplamda yaptığı orta sayısı bir elin parmakları kadar. FIFA'nın sitesinde Cole maçın adamı gözüküyor, ama ben kendisini maçta görmedim ki adamı yapayım. Rooney'e pas gelmiyor, Gerrard önünden geçen topa müdahale etmeyecek kadar isteksiz... İngiltere'nin kendisi bile inanmıyor turnuvayı alacağına.

Maça yönelik ilginç bir nokta ise, ilk maçlarda hatalı goller yiyen kalecilerin yerine yedek kalecilerin ilk onbirde maça başlamalarıydı. Tüm maç boyunca saçma goller yemelerini bekledim, çünkü yine saçma sapan hatalara imza attılar. Şanslarına gol yemediler ama, maça heyecan katan tek unsur onlardı. Gerçi Bolhi dün Lampard'ın ceza alanından çektiği şutunu uzanıp güzel kurtardı, ki maçın en net pozisyonuda buydu, ve be belki de maçı kurtardı.

Artık aklıma gelen şey, acaba Rooney oynadığı reklama gerçekten inanıyor mu? Zira gidişat İngiltere namına pek parlak değil...