21 Haziran 2010 Pazartesi

Brezilya-Fildişi Sahilleri



Sven-Göran Eriksson'un yönettiği takımları beğenmek ne mümkün? Nedendir bilinmez, bende hep fransızlara Domenech'in yaptığı etkiyi yapar Eriksson abi.

Meksika'ya sardığında, o cânım takımın içine edeceğinden korkmuştum... Çok zaman geçmeden gördük ki, Meksika'ya oynattığı futbol, korkuncun da ötesinde, iç acıtıcıydı. Ne zaman o gitti, açıldı adamlar.

Fildişi önceleri yalnızca dünya kupası için Guus Hiddink'e teklif götürmüştü hatırlayacağınız gibi. Şimdi düşünüyorum, Hiddink gelse yarı final oynayabilecek kadro, Eriksson ile sürünüyor.

Tamam, belki bazı pozisyonlarda ciddi sıkıntılar var; kaleci Barry mesela, çok üst düzey değil. Ama sana sezon içinde "çılgın atarak" gelen adamlar var, onları kullansan ya?

Ne Keita, ne de Gervinho yedekte oturtulacak adamlar değiller. Kaldı ki, Yaya Toure, Romaric ve Zokora üçlüsüyle desteklenmiş bir Kalou(Keita)-Gervinho-Drogba hattı, ziyadesiyle ölümcül olabilir.

Sven amcaya karşı benim antipatim olduğunu fazla kustum, Brezilya'ya döneyim. İlk maçta efsanevi direniş gösteren Kuzey Kore'lilerin kilidini açan Maicon, Ömer Üründül'ün bile desteğini aldı vallahi. 1 sene önce Konfederasyonlar Kupası'nda "yau niye Alves'i değil de Maicon'u oynatıyor, hayret bi' şey midir nedir?" derken, şimdilerde en büyük hayranı oldu adamın.

Yalnız, hazır Türk yorumculardan gitmişken şunu söylemem lazım, Robinho'da "sıkıntı var". Takım oyununu en olmadık zamanda yaptığı saçma hareketlerle baltalaması, sürekli topla oynama isteği vs... Dunga'nın yaratmaya çalıştığı "dengeli, avrupai Brezilya" olgusunu köreltebilir. Madem Ronaldinho arıza çıkarır diye takıma alınmadı, e Robinho'yu da almasaydın ya?



İlk gol bayağı güzel oldu. Donovan'a nazire yapan Fabiano, 2. golde uzun süredir görmediğimiz o "tanrının eli" olayını gösterdi bizlere. Ve sonra da Elano 3'ü buldurdu Brezilya'ya. Bu maç sanırım şunu ortaya çıkardı; Brezilya, açık oynayan, hücum düşünen takımlara karşı çok daha rahat. Ne de olsa 9 kişi ile karşılamadı Fildişi onları.

Yalnız o Tiote denen arkadaşa bir çift kelamım olacak; ne pismişsin sen arkadaş!?

3-0'dan sonra oyuna giren Gervinho ve Keita hareket getirse de, çok fazla aksiyon olmadı oyunun geri kalanında. Yalnız Fildişi'nin golünde Drogba'nın ofsayttan kaçışı ve Toure'nin pası enfesti.



Benim aklıma takılan bir şey daha var, bre Keita, hadi burada ne yapsan gider, Galatasaray taraftarı arkandadır, ama Dünya Kupası'nda, herkesin gözü önünde, üstelik, bir sonraki maçta rakibinizin elenmesi için Brezilya'nın ihtiyacı olan adamı ne demeye attırırsın oyundan? İyice mimlendi Keita, iyi mi?

Brezilya garantiledi, şimdi Fildişi'nin tek beklediği, kafalarının daha rahat olması için Kuzey Kore'nin basiretsiz Carlos Queiroz'a ilk maçta yaptığı gibi direnmesi. Beklendiği gibi iyi bir grup olmakta...