13 Temmuz 2010 Salı

Dünya Kupası'nın Aklımıza Kazıdıkları (saha dışındakiler)

Her dünya kupası bittiğinde, futbolseverler "lan biz napıcaz şimdi ligler başlayana kadar?" boşluğunun içine düşer. Boşluktalık hissi çok sürmez aslında; hazırlık maçları, transferler, avrupa kupaları eleme turları...

Lakin boşluk hissini yaratan artık her gün ya da gün aşırı maç olmayışı değildir. Her gün görmeye alıştığımız şeyleri, çeşitli yerlerde okumaya alıştığımız, arkadaşlarmızla sürekli, 1 ay boyunca tartıştığımız şeyleri artık en azından aynı sıklıkla görmeyecek, konuşmayacak oluşumuzdan ileri gelir.

Evet, her gün maç olmasına, deli gibi futbol heyecanı yaşamaya çok alıştık biz. Ancak özleyeceğimiz şey yalnızca bir kupa için savaşan futbolcular mı? Kesinlikle hayır...

ÖMER ÜRÜNDÜL


Ömer üründül çook derken

Hepimiz çocukken mahalle maçı yapmışızdır. Hatta belki o geleneği halısahalarda devam ettirenler bile olabilir. Hepimizin bildiği üzere, mahalle maçları tüm dünya kupası maçlarından, şampiyonlar şampiyonu olmaktan, UEFA Kupası'nı almaktan daha fazla heyecan yaratırdı bizlerde. Ne de olsa geleceği biz yazıyorduk orada. Lakin büyük heyecanla maç için ayakkabılarını giyen ve okulun bahçesine çıkan çocuk, maçın yapılacağı alanda mahallenin abilerinin maç yaptığını görüp hayata küser halde evine geri döner arkadaşlarıyla birlikte... İşte Ömer Üründül benim için o abilerdi turnuva boyunca. Cipsimi biramı almış, maça kendimi hazırlamışken "yanımda değerli yorumcumuz Ömer Üründül var..." cümlesiyle tüm hevesim ve hazırlığım anlamsızlaştı her maçta. Gelin görün ki, kendisiyle yapılan röportajlarda Ömer Üründül "yaptığım mükemmel yorumları görmüyorlar" demiş. Enteresan bir açıklama di mi Ömer abi? "Çoook"

Neyse, bir başka büyük turnuvada daha az maç yorumlamanız dileğiyle...

MAHİNDRA SATYAM



Genelde pek bakmam oyun alanlarının kenarlarda yer alan reklamlara, lakin bu turnuvada dikkatimi çeken bir şey vardı. "Acaba reçel markası mı bu? Oyuncak şeysi mi yoksam? İsmi de ne güzelmiş" şeklinde dikkatimi celbetti bu Mahindra Satyam. İsminden bir Hint markası olduğunu çıkardım da, nedir ne değildir diye çok düşünmemiştim açılış maçında. E ama sonradan her maç her maç görünce, bizim bilmediğimiz bir dünya devi mi bu nedir şeklinde düşüncesiyle araştırmaya girdim. Haydarabat merkezli bir it-offshore firmasıymış bu şirket (onun ne olduğunu sormayın, bilemiyorum). Bayağı sağlam bir firma olsa gerek ki, her maça dev yarâsa reklamlar koyabilmişler... Bu da bir ayrı akılda kalan oldu benim için...

DÜNYA KUPASI MEME YAPINCA (KONPİLE DEĞİŞMESİ LAZIM)



Yiğit Özgür'ün zamanında bir karikatüründe "olanca memeler" diye bir söz kullanmıştı... Hah işte, bahsettiği bu ablaydı. "Olanca memeleriyle" (yuvarlak), memelerini gözümüze soka soka aklımıza giren bu arkadaş, zaman zaman sol memesinin üzerine aldığı "Axe" reklamıyla da dikkatimizi çekti. Birçok derginin vs... kapağında görmeye alıştık Larissa Riquelme'yi. Roman'dan sonra futbol konusu dahilinde oldukça estetik bir başka Riquelme oldu hayatımızda.

Ablamızın tek derdi Paraguay'ın şampiyon olması gibi gözükse de, o görünen şeylerin önüne hep memeleri geçti sağolsun. "Paraguay gruptan çıksın göğüsleri açıcam, Paraguay bu turu geçsin bi kere elleticem" gibi vaadlerde bulunan Riquelme, "Şampiyon olursak takım için(?!) soyunacağım" dediğinde, bir anda Paraguay aşkı kapladı içimizi... Yani sporseverlerin içini, benim değil.(öhöm). Ama çabuk vazgeçti abla, zaten gösterip vermemiş gibi olduk, soyunayım gitsin dedi ve soyundu turnuva bitmeden.



Erotizm bununla sınırlı kalmadı. Hatta olay erotizmle sınırlı kalmayıp pornografiye de döndü. Bobbi Eden adlı ablamız, ki kendisi bir pornstar imiş (vallahi bilmiyordum, arşivimden kaçmış), "Hollanda'nın şampiyon olması halinde çok ilginç sürprizlerle karşınızda olacağız" mealinde bir tweet yazdı Tweeter'da. "Herkese benden oral, İhsan'a duble" diye bağırdı mı bilemeyiz ama, Hollanda şampiyon olsaydı, yaklaşık 30 bin tivitır takipçisini mutlu edecekti 3 arkadaşıyla birlikte Bobbi... (bobbi gel oğlum)

Anlayacağınız o ki, her zamankinden daha fazla "seksi resimleri için tıklayınız gazeteciliği" ekmeği çıkardı bu dünya kupası... Bu sene de ne meme yaptı arkadaş!

VUVUZELA



Ara başlığı görünce "hıaaaayırrr" deyip okumayı bırakanlar, hatta sayfayı kapayıp bilgisayarı yeniden başlatanlar olmuş olabilir. Ya da belki aranızda az sayıdaki ilginç insanlardan vardır, vuvuzelayı sevdiğinden daha bir şevkle okuyor olabilir şu an, bilemem. Lakin bildiğim bir şey var ki, "İÇİNE ETTİNİZ LAN MAÇLARIN VIZ VIZ VIZ!"

Tamam güzel kardeşim, kültürdür, iyidir hoştur. "Connecting through culture, celebrating diversity" düsturuyla hareket edilmiş olabilir, de, bana ne?

"Nerede çalıyorsanız çalın, maçlarda çalmayın" yahut "maçlarda çalın da, az çalın, mesela herkes Trabzonspor seyircisinin 61. dakika gösterileri gibi plaka numarasından falan bir şey belirlesin, ona göre çalsın" deme cesaretini gösteremeyen Sepp Blatter, Afrikalı dostlarımız hariç tüm dünyayı bunalıma soktu maç izlerken.

Eurosport ofisinde izlediğim ilk maçta, ki muhtemelen Fransa-Uruguay maçıydı, yaklaşık 3-5 televizyondan gelen de-senkronize "iziuuuv, vizuuuuu" sesleriyle çıldırma noktasına geldim. Hatta aramızda "lan raid taksak gider mi acaba?" diye düşünenler olmadı değil. Ha sonradan ofise 90 tane vuvuzela sipariş edenler oldu, "acaba ben mi anormalim?" düşüncesine sevk ettiler beni...

En kötüsü de, her yere sıçraması oldu. Mahallemizde bir çocuk, artık nereden eline geçirdiyse, Afrika'da çalınan aletin aynısıyla, replika değil, parkta çalıyor her gün. Elime geçirdiğimde çok yaşamayacak belli, o yüzden tadını çıkarsın diyorum, elleşmiyorum.

En büyük korkumuz da sanırım bu aletin Turkcell Süper Lig'e sıçraması olacak. Belki de artık seyircisiz maç yerine, olay çıkaran seyircileri bir yere toplayıp 90 dakika kulaklarını vuvuzela üfürürken maçı izlemeye zorlamak çok güzel bir ceza olabilir, bilmiyorum, bana öyle geliyor...

KAHİN AHTAPOT PAUL



Şimdi. Bir ahtapot için övgü yazısı falan yazacağımı hiç düşünmezdim. Hatta, bir ahtapot için yazı yazacağımı da düşünmezdim. Gel gör ki, adam hatasız bir dünya kupası geçirdi, yazmamak ayıp olur.

Bülent Timurlenk bir hesap yapmış, bu Paul kardeşimizin ilk tahminine 10 avro yatıran bir insan evladı, oradan kazandığı parayla Paul'ün tahminlerine oynamaya devam etse, tam 6.300 avro kazanırmış. Ahtapot enteresan hayvan di mi Ömer abi? "Çook."

Garip garip şeyler okuyorum. "Xavi'nin, Klose'nin oynadığı takımın galibiyetini ben de bilirim lan, ondan n'olur ki?" sorularını soran, bunu ciddi ciddi soran arkadaşlar varmış. Ahtapot diyorum lan, ahtapot. Jöle kıvamında hayvan. 8 tane kolu var kafasına bitişik. Gidip Müller'ini, İniesta'sını mı bilecek?

Neyse efenim, kupa bitti, bu hayvan hatasız kapattı kupayı. Emekli olmuş diyorlar. 1.5 yıl ömrü kalmış, kalan ömründe de midyeye midye demeyecekmiş. Keşke 2-3 sene daha duraydı da, Euro 2012 için tahminlerini de alaydık... Neyse artık.

Aslında emekliliğini bizim "Bay Tahmin"de geçirse, "Paul abi kız arkadaşıma hediye almam lazım, bugünkü maçlardan güvendiğin 3 takımın midyesini yesen?" diye sorsalardı, "Cumartesi için güvendiği 2 maçı söylerse sevinirim" falan deseydi fantastik Bay Tahmin izleyicisi... Başka ahtapota inşallah.

Saha dışı böyle manyaktı işte. Saha içine tabii ki sonra değineceğiz...