6 Temmuz 2010 Salı

Uruguay-Hollanda



Acayip bir olay sonrasında, belki de mucize aslında, yarı finale gelmişti Uruguay. Tam 40 yıl beklendi yarı final için, ve sonunda Forlan-Cavani-Suarez üçlüsüyle nihayet Güney Afrika'da yarı finali buldular.

Yeni neslin anneannesinin babası görüp hatırlayacak yaştaydı Uruguay'ın efsanevi kadrolarını. Şimdiki nesil de belki dünya üçüncülüğü ile yetinecek, ama asla unutmayacak bu turnuvayı... Tanıdık geldi mi?



Diğer tarafta da lanetli bir takım vardı aslında. Büyük turnuvalara her seferinde "aha şimdi koydular çocuğu, kadroya bak" şeklinde gelen, her seferinde acaip maçlar sonucu elenen bir takım Hollanda. 2000 Avrupa Şampiyonası'ndaki efsanevi kadro, müthiş beklentiler, komik şanssızlıklar ve kendi seyircisi önünde her şeyi yitiren Hollanda... Büyük turnuvalardaki şanssız takım kontenjanını dolduranlardan yani.



Maç mutlu mesut, sakin sessiz giderken, Gio van Bronckhorst'un vurduğu toptan çıkan ıslıkla bozuldu sessizlik. Erik Edman'ın Liverpool'a, Hagi'nin Monaco'ya attığı golün kopyasını attı Muslera'ya Gio. Çok da geçmeden karşılık geldi tabii. Her ne kadar Jabulani'ye sövseler de, John Heitinga Stekelenburg'un önünü kapattığından oldu Forlan'ın golü. Ha tabii bir de "topa sert ve falsolu vurunca çok dönüyor" (Ömer Üründül).



Aslına bakarsak, Hollanda'nın en büyük avantajı, Luis Suarez'in yokluğuydu. Fransa maçı sonrası yanlışından dönen Tabarez, Forlan-Cavani-Suarez üçlüsüyle birlikte etkili hale getirmişti hücum hattını. Ama bugün Suarez olmayınca, hem Cavani'nin yaptığı çapraz koşuların anlamı kalmadı, hem Forlan Suarez'e yoğunlaşan ve kendisini bir nebze boş bırakan bir savunma bulamadı.

Maçı bitiren golün ofsaytımsı olması dışında konuşulacak çok da bir şey yok aslında maçın geri kalanıyla ilgili. Zira Uruguay gol yedikten sonra gol atabilecek gibi gözükmüyordu.

Finale çıkan Hollanda, zaten benim favorimdi. Kim kazanır sorusuna Hollanda, kim kazanmasın sorusuna da Brezilya demiş olduğum için, beklentilerimin yüzde ellisi karşılandı Hollanda tarafından. Yalnız şunu söylemem lazım, van Persie'ye turnuva boyunca çok etkisiz kaldı diyenler oturup bu maçı tekrar izlesinler. Boşalttığı alanlar, verdiği paslar... Tatmin edici miktarda gol atamadı belki, evet formsuz belki ama, oyunu sürükleyen adamlardan biri de o. Sneijder-Robben ikilisine laf söylemek haddim değil. Taparak seyrediyoruz.

Maçın bir diğer değinilesi noktası da Rövşan İrmatov bence. Orta Asya'dan gelen, turnuva öncesinde kimsenin adını bilmediği bu hakem, 5. maçını yönetti, iyi de yönetti. 2006'daki dünya kupasında Jorge Larrionda da aynı etkiyi yaratmıştı. Artık büyük turnuvalardan "yıldız hakem"ler de çıkıyor sanırım.

Ne dersiniz, büyük turnuvaların lanetlileri birleşir mi finalde? Yoksa, 74'ün rövanşını mı izleyeceğiz?