Jean-Michel Aulas... 80'lerin ortasında, kendi halinde bir şehir takımı olan, 2. ligde yeni yeni tepelere oynamaya başlayan Lyon'un 1987 yılından beri sahibi ve başkanı...
Belki de L'Arbresle'de doğduktan sonra çalışmak için ve tabii yaşamak için seçtiği Lyon'u bambaşka hayal etti, "Burası bir futbol şehri olmalı" dedi. "İnterpol ordaydı di mi yav?" sorusundan daha fazlasını ifade etsin istedi insanlara Lyonnais şehrinin.
1991 yılında ilk kez ortaya çıktı Ligue 1'da Olympique Lyonnais. 5. bitirdikleri sezon sonrası, Jean-Michel Aulas ilk kez keyifle gülüyordu bir sezon sonrasında.
Altyapının önemi nedir, ne değildir bilmiyordu Türk futbolseveri, o zamanlar. Doğru transferlerdi bizim için Yugoslavlar. Milli takım az fark yediği zaman mutlu oluyorduk, attığımız her gole sevinmeye başlamıştık. Sonra yavaş yavaş bir şeyler oldu. Galatasaray Tanju'nun falsoları, Uğur'un deparları, Cüneyt'in müdahaleleri veya Prekazi'nin füzeleriyle yarı finale çıktı Şampiyonların arasından.
O zamanlarda Aulas ise altyapı kurmakta, tesis geliştirmekte, yatırımlarını adam gibi yapmaktaydı. 2. ligden aldığı takımı 1. Lig'in saygı duyulan takımı haline getirme yolunda büyük yol katetmişti.
Diğer yazılarımı okuduysanız, Galatasaraylı olduğunu anlamışsınızdır. Psg-Monaco ikilisinin bizden çektiği yıllara tekabül ediyor deli deli futbol takip etmem. Lyon'un ise adı sanı duyulmamıştı o zamanlar fazlaca. 90'lar başında sıradan bir orta sıra ekibi olan Lyon, 2000'lere yaklaştıkça kendini buldu aslında. Bu da yıllarca, ısrarlı şekilde, gündelik başarı gütmeden, yapılan altyapı planlarına uyan başkanın başarısıydı.
2000'lere geldiğimizde Galatasaray Uefa kupasını aldı, delirdik hepimiz. Commandante vardı, Popescu vardı, altyapıdan çubuklu tosun geliyordu hem... sırtı yere gelmezdi Galatasaray'ın. Lyon mu? Lyon kimdi be o zaman?
Aulas'da düğmeye basmıştı aslında tam o sıralarda. 2001-2002 sezonuyla birlikte 7 sene sürecek bir Fransa imparatorluğu olarak döndü 10-15 senelik yatırımlar, planlar başkana.
7 yılın içinde Fransa Kupası, Şampiyonlar Ligi yarı finalleri de var tabii. Kaldı ki, Oynanan futbol her şeyin önüne geçti bazı zamanlarda. Kendi yıldızlarını da yarattı Lyon. Juninho, Kallström, Sony Anderson, Sidney Govou, Malouda, Clerc vs...
Zamanla altyapı da coştu tabii o kadar akademiden sonra. Zaman zaman ilk 11'in 9'u altyapıdan oldu. Peki nasıl oldu bu?
Akademi dedik ya, anaokulu gibi Lyon akademisi. Çocuklar okula gider gibi gider, mentörlerine teslim edilir, futbol ve profesyonellik öğrenirler. Çoğu da daha 16 yaşına geldiğinde gelişip kendini bulur. Örnek mi? 16 yaşına gelmeden profesyonel olan Karim Benzema.
Yakın zaman örneği o tabii, ama sadece onunla sınırlı değil Lyon altyapısı. Yannis Tafer, Frederic Kanoute, Ludo Giuly, Hatem Ben Arfa, Miralem Pjanic, Anthony Mounier vs...
Daha başarılısı çıktıkça örnekler düzeldi, gençler daha da hırslandı. "Onlar gibi olabilirsin" sözü "Neden onlar gibi olmayayım?" sorusuna dönüştü gençlerde, böylece herkes memnun oldu. Ama en çok da başkan...
Jean-Michel Aulas'yı çok eleştiren oldu bu sezon. 7 yıllık imparatorluk bitince çöken sistem ve yaşlanan oyuncular değişti yeri geldikçe. Gregory Coupet gitti, Juninho gitti, Benzema Madridista oldu... Ve sezon başında belki de ilk kez bu kada para harcadı Aulas transfere. Lisandro Lopez, Gomis, Cissokho geldi. Kadronun bu sezonki yaş ortalaması 23.6'ydı.
Claude Puel çok bocaladı. O kadar bocaladı ki, Aulas onun arkasında duruyor diye Lyon taraftarları başkanlarına hiç olmadığı kadar kızdılar. Ama o bildiğini yaptı yine. Teknik direktörüne inandı ve sonuç güzel oldu... Şampiyonlar Ligi yarı finali, Lig ikinciliği.
Yaş 23.6... Milan'ın yarısı eder... Yine bir dirilişin ortasında Lyon... 2 sene sonra bir 7'lik seri daha gelebilir yani...
25 Mayıs 2010 Salı
Jean-Michel Aulas Lazım Bazen
Yazar szanoanculum Zaman: 21:11
Subscribe to:
Kayıt Yorumları (Atom)
0 Comments:
Post a Comment