Zaman zaman özel hayatında zorlandığı doğrudur. Çok ünlü ve başarılı olan insanlar, rahat bir hayat yaşamazlar, malum. Her gittiğiniz yerde fotoğraf çektirmek isteyenlerle, imza isteyenlerle baş etmek zorunda kalırsınız. Başıma geldiğinden değil tabii ki, bu insanları az çok takip ettiğimden biliyorum bunları. Başarıyla ilgi doğru orantıda artıyor tabii. Aynı zamanda sabrın da o şekilde doğru orantıda gitmesi gerek. Sabır? Evet, dünkü Barça-İnter maçının anateması.
28 Nisan 2010, 21:30 suları. Herkes gibi ben de cipsimi biramı aldım, hazırlıkları tamamladım, televizyonun karşısına, "futbol" seyretmek için geçtim. Tabii ki ortada Barça olduğu için güzel futbol olacaktı. Lakin öyle olmadı.
İlk maçta 3-1'lik skoru alan İnter, çok uzun süredir, hatta yalan söylemeyeyim, yaşım tutmuyor, hiç görmediğim bir savunma anlayışıyla oynadı maç boyunca. Hele takım 28. dakikada ilginç bir kırmızı kart sonrası 10 kişi kalınca, alan savunması oldu size hentboldaki adam adama.
Maçı mahveden olay biraz da bu arkadaştan kaynaklanıyor aslında. Daha ben ilk sarı kartın niye olduğunu hatırlayamadan de Bleeckere Motta'ya ikinci sarıyı çıkardı. Motta'nın ne kadar sinirlendiğini, Busquets'i öldürme çabalarının sonuçsuz kalmasını falan geçtim de, böyle bir emek hırsızı yüzünden adam Şampiyonlar Ligi finalinde oynayamayacak, o asıl beni üzen.
Neyse, maça dönecek olursak, bu kırmızı kartla birlikte, zaten kabuğuna çekilmiş olan İnter, böylece iyice kaleye yapışmış oldu.
Messi'nin 1-2 denemesi (ki Messi İlker Yasin'e göre durdurulması kolay bir adammış, bunu öğrendik!???), Krkic'in hala nasıl becerdiğini anlayamadığım çok yakın mesafeden kaçırdığı kafa vuruşu falan dışında çok pozisyonu olmadı Barça'nın.
Pep golü bulmak için önce Samuel ve Lucio dolayısıyla hiçbir kafa topunu alamayan İbra'yı çıkardı, oyunu kanatlara yaydı Jeffren ve Pedro gibi iki hızlı adamı sağa ve sola atarak. Sonra yetmedi Pique çıktı ileriye... Ve gol geldi.
Gol çok geç geldi tabii. Ama ne goldü be! İvan Cordoba, Julio Cesar, kameraman, ben, babam ve yanımızdaki seyirciler komple bakkala gittik. Pique'ye saygılarımla...
Tabii İnter'in savunmasının güzel yanları da var. Örneğin ben Samuel Eto'o'nun bu kadar iyi bir takım oyuncusu, savunmayı bu kadar iyi becerebilecek bir oyuncu olduğunu bilmezdim.
Yüzyılın en acaip savunma anlayışını uygulatan Mou'ya laf edenler, Nou Camp'a 3-1'lik avantajla giden ve orda çok iyi savunma yaparak turu geçenin tuttuğu takım olduğunu, ya da maçı Milano'da heyecanla izleyen bir İnter taraftarı olduklarını düşünsünler. Tamam belki Catenaccio dünyanın en sinir bozucu taktiği, izlemesi en kötü şey futbolla ilgili belki ama, sonuç, Total Futbol'un error vermesi oldu.
Bu arkadaşların yanı sıra, Bernabeu'nun gerçek sahipleri de en az İnter'liler kadar sevindi. Barça eline geçebilecek en büyük "Madridista'ları küçük düşürme fırsatı"nı kaçırmış oldu.
Mourinho'nun maç sonrası yaptığı maymunluklar saymazsak, İnter için sevindim ben. Ama ona da hak vermek lazım, yazının başında söylediğim üne, ilgiye ulaşmak için bu tip şeyler yapmalı Mou...
Yılmaz Özdil yazısı gibi oldu, ufak ufak paragraflar şeyettim kusuruma bakmayın.
Mourinho: Uyuz ama gerçek!
1 Comment:
kötü.
Post a Comment